Skip to main content

Yazar: Emel Katırcı

Sosyal Fobi Kişinin Yaşamını Nasıl Etkiler?

Sosyal fobi kişinin eğitim, iş, aile ve kişiler arası ilişkilerini olumsuz etkileyerek sosyal izolasyona ve hayat kalitesinde önemli bir azalmaya neden olur.

Hastalık sahibi kişilerin daha az eğitimli olması ve dolayısı ile düşük  düşük sosyo-ekonomik katmanda yer alması beklenir. Sosyal ilişkilerinin bozuk olması dost edinme ve evlenme şanslarını düşürmektedir. Yine bu kişilerde fiziksel ve diğer  ruhsal bozuklukların sosyal fobiye eşlik etmeleri hayat kalitesini düşüren faktörlerdir.

Dr. M. Reha Bayar

Depresyon Sıklığı

Depresyon kadınlarda daha sık görülür.Genel olarak major depresyon yaygınlığı % 3-5.8 kadardır. Bir yıllık yaygınlık % 2.6-6.2 olarak verilmektedir. Hayat boyu risk erkekler için % 3-12, kadınlar için % 10-26’dır.

Farklı araştırmalara göre farklı rakamlar verilmekle birlikte tüm oranlar buna yakındır. Epidemiyolojik veriler herhangi bir yılda kadınların % 13’ü, erkeklerin % 8’inin depresyonda olduğunu göstermektedir. Türkiye Ruh Sağlığı Profili Çalışmasında 12 aylık depresif nöbet yaygınlığı kadınlarda % 5.4, erkeklerde % 2.3, tüm nüfusta % 4.0 olarak verilmektedir. Görüldüğü gibi kadınlarda iki kat daha fazladır. Yineleyici depresyonlar kadınlarda daha sıktır. Akut atak geçirenlerin % 15 kadarında depresyon süreğenleşme eğilimi gösterir.

Sosyal Fobi ve Diğer Psikiyatrik Bozuklukların Birlikte Bulunma Sıklığı

Sosyal fobi ve diğer psikiyatrik bozuklukların eş tanılı (birlikte) olması sıktır. Sosyal fobi tanısı alan hastaların %80 ni bir diğer psikiyatrik bozuklukta göstermektedir. Diğer anksiyete bozuklukları ( yaygın anksiyete boz., obsesif kompulsif boz., basit fobiler, panik bozukluk)  %57 lik bir oranla eş tanı sıralamasında başta gelmektedir.

Diğerleri, major depresyon ve özellikle alkol olmak üzere madde kullanım bozukluklarıdır.

Genellikle primer (önce) başlangıçlı olan sosyal fobidir. Sosyal fobi diğer psikiyatrik bozukluklar için bir risk faktörü olduğu gibi özkıyım içinde bir risk faktörü kabul edilmektedir. Eş tanılı psikiyatrik bozukluk görülme sıklığı bekleneceği üzere yaygın sosyal fobi alt tipinde daha fazladır. Eş tanılı psikiyatrik bozuklukların olması hastalığın gidiş ve tedavisini olumsuz olarak etkilemektedir. Bazen hekime başvurma nedeninin major depresyon veya alkol kullanım bozukluğu olabileceği ve böyle durumlarda sosyal fobi tanısının gözden kaçabileceği akılda tutulmalıdır.

Prof. M. Reha Bayar

Depresyon ve Cinsiyet

Depresyonda cinsiyet farkı nasıl açıklanır ?

Kadınlarda depresyonun erkeklere göre iki kat fazla olması erkeklerin belirtilerini, alkol kullanımı, değişik eyleme vurum davranışları şeklinde ifade etmesi, kadınların bu olanakları kullanamamaları, aynı stres etkeni karşısında daha yoğun belirtiler göstermesi biçiminde açıklanmaktadır. Diğer önemli bir açıklama da hormonal nedenler ve geleneksel kadın rolü ile ilgilidir. Ayrıca kadınlarda gebelik, doğum, premenstrüel dönem gibi biyolojik ve psikolojik olarak depresyona yatkınlık yaratan ek özellikler vardır. Cinsel ve fiziksel istismar da kadınları daha çok etkilemektedir.

Kadın ve erkeklerde depresyon sıklığı ile ilgili olarak aşağıdaki sıralama yapılabilir (en azdan en sıka doğru):

    1. Evli erkek
    2. Evli kadın
    3. Bekar veya dul kadın
    4. Bekar, dul, boşanmış erkek
    5. Ayrı yaşayan ve boşanmış erkek

Sosyal Fobi Tedavisi Nasıl Yapılır?

Sosyal fobi tedavisinde farmakolojik ve psikolojik tedaviler kullanılmaktadır. Her iki yönteminde etkinlikleri kanıtlanmıştır. Birlikte kullanılmalarının tedavi etkinliği  arttırdığı şeklinde yaygın bir kanı vardır. Sosyal fobide tedavi yönteminin seçilmesi hastaya ve hastalık özelliklerine göre yapılmalıdır. İlaç kullanmak konusunda önyargıları olan hastada ilk seçenek psikolojik yaklaşım olmalıdır.

Topluluk önünde konuşma korkusu olan bir hastanın eğer bu durumla karşılaşma olasılığı çok yoğun değilse böyle bir durum öncesinde tek doz betabloker veya benzodiazepin tedavisi yeterli olabilir. Betabloker ilaçlar tedavide yaygın olarak kullanılmışlardır. Karşılaştırmalı çalışmalarda etkinlikleri hakkında çelişkili sonuçlar olmakla beraber  sempatik tonusun arttığı aşırı uyarılmışlıkla ilgili periferik şikayetlerin azaltılmasında kullanılmaktadırlar. Performans gerektiren durumlarda bir saat önce alınan 20-80 mg. propranolol hastalar tarafından etkili bulunmaktadır.


Benzodiazepinler sosyal fobide etkinlikleri kanıtlanmış ilaçlardır. Etkileri kalıcı değildir. Anksiyete hastalarının madde kullanım bozukluklarına yatkınlıkları göz önüne alınarak kısa süreli kullanımları önerilir.Buspiron tedavide etkin olduğu belirtilen bir diğer seçenektir. Öfori oluşturmadığı için kötü kullanımı gelişmez. Etkisinin geç ortaya çıktığı unutulmamalıdır.

Monoamin oksidaz inhibitörleri tedavide etkinlikleri kanıtlanmış ilaçlardır. Fenelzin  tedavide başarı ile kullanılan bir ilaç olmakla birlikte kullanma protokolündeki zorluklar kullanımını kısıtlamaktadır. Moklobemid geri dönüşümlü bir MAO inhibitörüdür. Tedavide etkilidir ve kullanımı daha az kısıtlama gerektirdiği için daha kolaydır.


Günümüzde en yaygın kullanımı olan ilaç gurubu SSRI olarak kısaltılan seçici serotonin geri alım inhibitörleridir. Yan etkilerinin azlığı ve bağımlılık risklerinin olmaması nedeniyle sosyal fobide geniş kullanım alanı bulmuşlardır. Seçici serotonin noradrenalin geri alım inhibitörleri (SSNRI) ve dopaminerjik geri alımı engelleyen bupropion da tedavide yeni kullanılan ilaçlardır.


Sosyal fobi tedavisinde kullanılan psikolojik tedavi yöntemleri:

  •   Sosyal beceri kazandırma eğitimi
  •   İnvivo ve invitro yüzleştirme
  •   Bilişsel yeniden yapılandırma

  Yüzleştirme ve bilişsel yeniden yapılandırma kombinasyonu olarak sıralanabilir.  

Tedavide hangi yöntemin kullanılacağı ve ya hangi kombinasyonların seçileceği hastaya göre değişiklik gösterebilir. Hastaya göre tedavi planlanmasının önemi unutulmamalıdır.

Prof. M. Reha Bayar

Depresyonun Klinik Bulguları

Klinik depresyonun temel niteliği hoş olmayan duygu durum, ilgi ve zevk azlığı, umutsuzluk ve karamsarlıktır.

Olgular derin bir üzüntü yaşarlar. Gelecekleri ve yaşadıkları ile ilgili olarak hep kötümser düşünürler. Hastada depresif duygu durum ile birlikte değişik etkinlik ve sorumluluklara karşı ilgi kaybı izlenir. Olağan etkinliklerden zevk alamaz. İş, özel zevkler, bireysel ilişkiler, cinsel aktivite de dahil olmak üzere hiçbir şeyden zevk alamazlar. Bazı olgularda önde gelen belirti bunaltı olabilir. Anksiyete (bunaltı, kaygı) düzeyi çok artabilir, ajitasyon (huzursuzluk) gösterebilirler. Genel olarak ilgileri azalır. Umutsuzluk ve çaresizlik duyguları o kadar yoğun olabilir ki düştükleri bu durumdan hiçbir şekilde kurtulamayacaklarını düşünebilirler. Depresif hastalar basit günlük aktiviteleri bile yapmakta güçlük çekerler. İş, aile, para ve kendi sağlıkları ile aşırı biçimde kafaları meşgul olur. Enerji düzeyi azalır. Bazı olgularda önde gelen belirti somatik belirtiler olabilir. Tepkisel davranırlar.

Umutsuzluk, kötümserlik, benlik saygısında düşme ve suçluluk duyguları intihar düşünce ve eylemlerini uyarır. Sevilenle yeniden birleşme düşünceleri ortaya çıkabilir. Düşünce içeriğinde geçmiş olaylar önemli bir yer tutar. Yoğun anksiyete (bunaltı, kaygı) belirtilerinin depresyon olgularında intihar girişimleri için belirleyici bir etken olduğu ileri sürülmektedir. İntihar düşünceleri ve girişimleri depresyonun önemli belirtilerindendir.

Depresif olguların çoğunda duygu durum değişiklikleri ile birlikte iştah ve kilo kaybı bulunur.

Uyku bozukluğu depresyonun çok sık karşılaşılan bir belirtisidir. Dalgınlık, unutkanlık olabilir. Bazen ağır olgularda aklından geçenlerle dış dünyada olanlar birbirine karıştırılabilir.

Depresyon İçin Risk Faktörleri Nelerdir?

Depresyona yatkınlık oluşturan faktörler

    Önemli kayıp yaşamak (eş, iş, maddi vs.)
    Madde ve alkol kötü kullanımı
    Anksiyete bozuklukları
    Kadın olmak
    Erken ebeveyn kaybı
    Düşük sosyoekonomik düzey
    Ayrı yaşama, boşanmış olma
    İşsizlik: İşsizlik depresyonda risk etkeni olması yanında işte verimliliği azalmasının önemli nedenlerindendir.
    Daha önce depresyon geçirmiş olma
    Yakın zamanda önemli yaşam olayları, stres etkenleri
    Kişilik yapısı
    Çocukluk döneminde cinsel veya fiziksel kötü davranılma öyküsü
    Bazı ilaçlar
    Tıbbi hastalıklar
    Hormonal değişiklikler.

Depresyona Sebep Olan İlaç Var Mıdır?

Evet. Kullandığımız bir çok ilaç depresyona neden olabilir. Birçok antihipertansif ilaç, kalp ilaçları (kardiyotonik, antianjinal, antiaritmik), antiinflamatuar, (ağrı kesici ve romatizma tedavisinde kullanılan ilaçlar) antibakteriyel ilaçlar, hormonlar, kolinerjik ilaçlar, organik çözücüler, birçok psikotrop (ruhsal yapı ve sinir sistemi üzerinde etkisi olan bazı ilaçlar) ilaç, alkol depresyona neden olabilir. İlaç ve alkol yoksunluğu da depresyona neden olabilir.

Tıbbi Hastalıklar Depresyon Yapar mı?

Evet. Bir çok tıbbi (fiziksel) hastalık depresyona yol açabilir .Birçok enfeksiyon hastalığı, tümörler, kalp ve solunum sistemi hastalıkları, birçok merkezi sinir sistemi hastalığı, genel beden travmaları, metabolik hastalıklar, beslenme sorunları, mide-barsak sistemi  hastalıkları, kollagen doku (bağ dokusu) hastalıkları gibi birçok hastalık depresyona neden olabilir. Hastanede yatan olgularda olasılık daha da artar.

Depresyon Tekrarlar mı ?

Her insan hayatında bir kez depresyon geçirebilir. Depresyon geçiren hastaların bazılarında depresyon tekrarlayabilir. Depresyon yineleyici bir hastalıktır. Daha önce tekrarlamış olması tekrarlama olasılığını arttırır.

Depresyonda yineleme için risk etkenleri :

  • Kalıntı belirtilerin varlığı
  • Daha önce depresyon geçirmiş olmak
  • Kronik depresyon
  • Duygudurum bozuklukları için aile öyküsü
  • Anksiyete ve madde kullanımı depresyonla birlikte görülmesi
  • Depresyonun 60 yaş üzerinde başlaması